20 Ağustos 2011 Cumartesi

RUM VE ERMENİ EVLERİ

Kişilerin kendileri ne ait olan altın para ve kıymetli eşyalarını sakladıkları mekanların en başında evler gelir.

Bunun sebepleri kontrolü mümkün ve göz önünde olmasından kaynaklanır.

Böyle düşünülmesinde doğal karşılanır. Aynı zamanda bu tip yerlerin kullanılması dikkat çekmeyi de engeller.

herhangi bir ev ortamında arama yapılacağı zaman işte bu noktaların göz önünde tutularak çalışmaya başlanması gerekmek dedir . Burada yine o klasik soruyu kendimize sormamız gerekir.

( ben olsam bu ortamda nereye gömerdim?) bu soruya tam cevap verebilmek çoğu zaman mümkün olmayacaktır. İnsanların düşünce ve bakışları birbiriyle her zaman örtüşmeyecektir. Birinin önemli gördüğü bir noktayı bir başkası hafife alabilir. Gömüyü saklayan insanın bu noktadaki davranışını ve tercihini belirleyen esas unsurlar, onun kültürü, kafa yapısı ile ilgilidir. Bu yüzden her ev ortamında gömünün aynı yere konulduğu yorumu yanlıştır. Bur da önem arz eden ana noktayı şöylece ifade edelim. Gömü sahibi malını ister evin içine koysun ister bahçesine malının gözü önünde olmasını ve kontrolden uzak kalmamasını sağlayacaktır. O nun içinde yatak odasının penceresinden rahatlıkla göreceği oturma odasının camından gözlenebilecek açı ortak noktaların hedef alınması gerekir.

Evlerde saklama yeri olarak tercih edilen ana noktalar şu şekilde sıralayabiliriz.

1. ye mek ve ekmek pişirme noktaları olan (ocak)lar .buralarda gömüler ateşin tam altına gelen noktaya yapılabildiği gibi,bacanın içinde bir bölüme veya dış temel dipleri kullanılabilmektedir.

2. merdiven atları.. buralarda tespit yapılırken eve giriş merdivenleri olabileceği gibi;iç mekandaki üst kat merdivenlerini de dikkatle gözlemlemek gerekir.merdivenlerin önemli olan noktası en alttaki veya alttan üçüncü basamağın iç dolgusu olabilir.özellikle taş veya moloz dolgulu merdivenler bu açıdan önemlidir.

RUM VE ERMENİ EVLERİ

Kişilerin kendileri ne ait olan altın para ve kıymetli eşyalarını sakladıkları mekanların en başında evler gelir.

Bunun sebepleri kontrolü mümkün ve göz önünde olmasından kaynaklanır.

Böyle düşünülmesinde doğal karşılanır. Aynı zamanda bu tip yerlerin kullanılması dikkat çekmeyi de engeller.

herhangi bir ev ortamında arama yapılacağı zaman işte bu noktaların göz önünde tutularak çalışmaya başlanması gerekmek dedir . Burada yine o klasik soruyu kendimize sormamız gerekir.

( ben olsam bu ortamda nereye gömerdim?) bu soruya tam cevap verebilmek çoğu zaman mümkün olmayacaktır. İnsanların düşünce ve bakışları birbiriyle her zaman örtüşmeyecektir. Birinin önemli gördüğü bir noktayı bir başkası hafife alabilir. Gömüyü saklayan insanın bu noktadaki davranışını ve tercihini belirleyen esas unsurlar, onun kültürü, kafa yapısı ile ilgilidir. Bu yüzden her ev ortamında gömünün aynı yere konulduğu yorumu yanlıştır. Bur da önem arz eden ana noktayı şöylece ifade edelim. Gömü sahibi malını ister evin içine koysun ister bahçesine malının gözü önünde olmasını ve kontrolden uzak kalmamasını sağlayacaktır. O nun içinde yatak odasının penceresinden rahatlıkla göreceği oturma odasının camından gözlenebilecek açı ortak noktaların hedef alınması gerekir.

Evlerde saklama yeri olarak tercih edilen ana noktalar şu şekilde sıralayabiliriz.

1. ye mek ve ekmek pişirme noktaları olan (ocak)lar .buralarda gömüler ateşin tam altına gelen noktaya yapılabildiği gibi,bacanın içinde bir bölüme veya dış temel dipleri kullanılabilmektedir.

2. merdiven atları.. buralarda tespit yapılırken eve giriş merdivenleri olabileceği gibi;iç mekandaki üst kat merdivenlerini de dikkatle gözlemlemek gerekir.merdivenlerin önemli olan noktası en alttaki veya alttan üçüncü basamağın iç dolgusu olabilir.özellikle taş veya moloz dolgulu merdivenler bu açıdan önemlidir.

süleyman mührü

Mühr-î Süleyman


" Bundan binlerce sene önce yeryüzünün büyülü devirlerinde insan henüz üçüncü gözünü kaybetmemişken efsanevi bir Kral Peygamber yeryüzünün ve gökyüzünün efendisi olmuştu. Cinlere insanlara ve hayvanlara hükmeden bu kral peygamber Hz. Süleyman’dı. Ve yetkesinin kaynağı olduğu sanılan güçlü bir mühür yüzük taşıdığı söyleniyordu. Fakat bir gün bu muhteşem yüzük çalındı. Süleyman sahip olduğu herşeyi kaybetti. Ve mührün yokluğunda geçen o acı günlerde kendisindeki asıl mührü
Mühr-ü Süleyman’ı buldu. "




Hazineleri dillere destan olan 3 semavi dinde de ismi haşmetle birlikte anılan biridir Süleyman / Hz. Süleyman / King Soloman / Peygamber Süleyman. Ona bu özelliği veren dünyasal ve ilahi güçlere hakim bir yönetici olduğu düşüncesidir. Asıl olarak Peygamber / Kral Davud'un oğludur. Hem Tevratta hem Kuran-ı Kerim de hikayeleri ve hayatıyla saltanatı anlatılır.





" Terim aslen Mühr-i Süleyman'dır. Ancak Türkçe'deki ses uyumuna göre dile geçerken değişmiştir. Diğer bir deyişi de Hatem-i Süleyman'dır. İngilizce 'Seal of David', 'Star of David', 'Davis's Sheald' 'Magen David' isimleriyle anılır. Çünkü Batı dünyasında bildiğimiz çift üçgenin kesişimi olan Mühr-ü Süleyman aslında 5 kollu bir yıldızdır. 6 kollu yıldız babası olan Davud peygamberin kullandığı semboldür."

Prof. Dr. Nusret Çam / Ankara İlahiyat Fakültesi





" Yüzük kimdeyse Süleyman Odur "

Süleyman'ın Tapınağı'nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa'ya döndükleri iddia edilmiştir. Kimileri kutsal kadeh Graal'ı, kimileri Felsefe Taşı'nı, kimileri ise Mühr-ü Süleyman'ı bulduklarını düşünmüşlerdir. Tapınak Kral Süleyman'dan sonra yağmalanacaktır ancak o zamana kadar Musa peygamberden beri nesilden nesile saklanan Hz. Musa'nın emaneti olan Ahid Sandığı'nı (orijinal Tevratın levhalar halinde içinde bulunduğu Tabut-i Sekine) muhafaza edecektir.




Yunus Emre

"Ne derisem buyruğum yürür, elümde ferman dutaram
Ne idersem hükmüm revan, çün hükm-i sultan dutarım.

İns ile bu cinn ü peri, divler benüm hükmümdedür
Tahtum benim yil ***ürür, mühr-i Süleyman dutarım.

İblis ü Âdem kim olur, ya aza yahut azdura
Cümle benem eyü yavuz, kamusun benden dutaram."

süleyman mührü

Mühr-î Süleyman


" Bundan binlerce sene önce yeryüzünün büyülü devirlerinde insan henüz üçüncü gözünü kaybetmemişken efsanevi bir Kral Peygamber yeryüzünün ve gökyüzünün efendisi olmuştu. Cinlere insanlara ve hayvanlara hükmeden bu kral peygamber Hz. Süleyman’dı. Ve yetkesinin kaynağı olduğu sanılan güçlü bir mühür yüzük taşıdığı söyleniyordu. Fakat bir gün bu muhteşem yüzük çalındı. Süleyman sahip olduğu herşeyi kaybetti. Ve mührün yokluğunda geçen o acı günlerde kendisindeki asıl mührü
Mühr-ü Süleyman’ı buldu. "




Hazineleri dillere destan olan 3 semavi dinde de ismi haşmetle birlikte anılan biridir Süleyman / Hz. Süleyman / King Soloman / Peygamber Süleyman. Ona bu özelliği veren dünyasal ve ilahi güçlere hakim bir yönetici olduğu düşüncesidir. Asıl olarak Peygamber / Kral Davud'un oğludur. Hem Tevratta hem Kuran-ı Kerim de hikayeleri ve hayatıyla saltanatı anlatılır.





" Terim aslen Mühr-i Süleyman'dır. Ancak Türkçe'deki ses uyumuna göre dile geçerken değişmiştir. Diğer bir deyişi de Hatem-i Süleyman'dır. İngilizce 'Seal of David', 'Star of David', 'Davis's Sheald' 'Magen David' isimleriyle anılır. Çünkü Batı dünyasında bildiğimiz çift üçgenin kesişimi olan Mühr-ü Süleyman aslında 5 kollu bir yıldızdır. 6 kollu yıldız babası olan Davud peygamberin kullandığı semboldür."

Prof. Dr. Nusret Çam / Ankara İlahiyat Fakültesi





" Yüzük kimdeyse Süleyman Odur "

Süleyman'ın Tapınağı'nın daha sonra Haçlı Seferleri sırasında Kudüs'te arandığı, Templer Şövalyelerinin yerini bulduğu ve kutsal bazı emanetlerle Avrupa'ya döndükleri iddia edilmiştir. Kimileri kutsal kadeh Graal'ı, kimileri Felsefe Taşı'nı, kimileri ise Mühr-ü Süleyman'ı bulduklarını düşünmüşlerdir. Tapınak Kral Süleyman'dan sonra yağmalanacaktır ancak o zamana kadar Musa peygamberden beri nesilden nesile saklanan Hz. Musa'nın emaneti olan Ahid Sandığı'nı (orijinal Tevratın levhalar halinde içinde bulunduğu Tabut-i Sekine) muhafaza edecektir.




Yunus Emre

"Ne derisem buyruğum yürür, elümde ferman dutaram
Ne idersem hükmüm revan, çün hükm-i sultan dutarım.

İns ile bu cinn ü peri, divler benüm hükmümdedür
Tahtum benim yil ***ürür, mühr-i Süleyman dutarım.

İblis ü Âdem kim olur, ya aza yahut azdura
Cümle benem eyü yavuz, kamusun benden dutaram."

ünlü ermeni listesi

Bizim güzel Ermenilerimiz/ SONER YALÇIN
HRANT Dink’in cenazesindeki "Hepimiz Ermeni’yiz" pankartı ve sloganı bazı çevreler tarafından "hıyanet" olarak görüldü.
Açılan bir pankartla, atılan bir sloganla "Türklüğümüzü kaybediyoruz" vehmine kapılıverdik!..
Bizim Türklüğümüz ne zamandan beri "pamuk ipliğine" bağlı algılanır oldu.
Ve, biz ne zamandan beri "kendimize benzemeyene", "bizden olmayana" karşı hoşgörümüzü kaybettik?
Ne oldu bize?
"Hıyanet" gibi ağır bir sözcüğü kullananların, Türk tiyatrosu deyince gururla adını andığımız Naşid Özcan’a ve çocukları Adile Naşit-Selim Naşit’e bir özür borcu yok mu?
Peki ya "diğerlerine"?
Siyah-beyaz filmlerin "Horoz Nuri’si" Vahi Öz’ü; Türk sinemasının sevimli, iyiliksever tonton amcası Nubar Terziyan’ı; Yeşilçam’ın en sıcak bakan garsonu/hizmetçisi Sami Hazinses’i; bir dönemin jönü Turgut Özatay’ı; güldüren, kantolarıyla herkesi eğlendiren Toto Karaca’yı; bizim hayatımızdan kim çıkarabilir?
Kırkor Cezveciyan yani Kenan Pars’sız Türk sineması düşünülebilir mi?
MÜZİK KARDEŞLİĞİ
Bu topraklarda kardeşlik lafta değildir; kardeşlik notalara dizilmiştir.
"Sen Ağlama", "Haydi Gel Benimle Ol", "Kavaklar" gibi onlarca şarkımızın bestecisi Onno Tunç bizden değil midir şimdi?
Sezen Aksu bizden, Onno Tunç "onlardan" öyle mi?
Şebnem Ferah bizden, Karin Karakaşlı "onlardan"?
Peki Garo Mafyan? O da mı "onlardan"?
Bu topraklara bunu yapmayın lütfen.
Sünnetli Rober Hatemo, neşeli Hayko ve sivri dilli Arto bizim evladımız değil mi?
Silviya N. Bursalıoğlu (Asu Maralman), Mine Koşan bizim bacımız değil mi?
Kıpırdamadan saatlerce duran manken-şair Vahe Kılıçarslan popüler kültürel hayatımızın rengi değil mi?
"Onlarsız" öksüz kalmaz mıyız?..
MHP VE TKP’Lİ ERMENİLER
Geçmişte çok hata yapmadık mı; hani Názım Hikmet vatan hainiydi.
Rahmetli Alparslan Türkeş, MHP kongresinde Názım Hikmet’in şiirini okuyarak büyük ozana hakkını teslim etmedi mi? Kim bugün Alparslan Türkeş’i "hıyanetle" suçlayabilir?
Levon Panos Dabağyan adını duydunuz mu?
İstanbulludur, yazardır. CKMP ve MHP’lidir; 1969 senato seçimlerinde aday olmuştur. Türkeş’in isteğiyle yıllarca Ortadoğu Gazetesi’nde makale yazmıştır.
"Hıyanet" sözcüğünü kullananlar; yıllarca Ermeni diasporasının tepkisini alan, "AB, Türk düşmanı Ermeni yetiştiriyor" diyen Dabağyan’a ayıp etmiyor mu?
Sadece MHP’lisi değil, TKP’li Vartan-Jak İhmalyan kardeşler de bizimdir.
İyisiyle kötüsüyle "onlar" bizimdir; ilk hayali ihracatçımız eski DP Milletvekili Mıgırdiç Şellefyan bile bizimdir!
Bu ağır sözü kullananlar, ASALA terörünü kınamak için 1982’de Taksim’de kendini yakan Ermeni Artin Penik’e özür borçludur...
"Hıyanet" öyle mi?
Tarihimiz, dilimiz yok olmasın diye yıllarca didinen Prof. Pars Tuğlacı’nın yüzüne nasıl bakacağız şimdi?
Yarım asırdır "Kulis" adlı tiyatro dergisini çıkaran 97 yaşındaki tiyatrocu Agop Ayvaz’a bu ağır mı ağır lafı nasıl açıklayacağız?..
Faili meçhul cinayete kurban giden Kirikor Zohrap’tan Mıgırdiç Magrasyon’a uzanan edebiyatçılar Anadolu’yu, bizim hikáyemizi anlatmadılar mı, yazmadılar mı?
Yapmayın, "onlar" biziz; biz ise onlar...
DEMİR YUMRUK
Sevgili çocuklar, arkadaşlar, maçlarda "Ermeni değiliz" diye pankart açıyorsunuz!
Peki, kendi paralarıyla 1912 Stockholm Olimpiyatlarına giden ve ay yıldızlı bayrağımızı uluslararası turnuvada ilk dalgalandıran Vahram Papazyan ve Mıgırdiç Mıgıryan adını hiç duydunuz mu?
Ya milli olan diğer "bizim" sporcularımız; Harutyan Artan, Zareh Kalpakcıyan, Hagop Yavruyan, Varujan Köseoğlu, Vahriç Melkonyan, Sarkis Güllap’ı kim unutabilir?
"Onlarsız" Türk spor tarihi yazılabilir mi?
"Demir yumruk" Garbis Zakaryan boksta ilk İstiklal Marşı’mızı çaldıran, bayrağımızı göndere çektiren sporcumuzdu.
Zakaryan, aynı zamanda Cemal Kamacı gibi ilk Balkan Şampiyonumuzu yetiştirdi. Garbis Zakaryan ile Cemal Kamacı, birbirlerini "öteki" olarak mı gördü?
MİMARİ GURURUMUZ
Osmanlı mimarlığından -yedi kuşak hizmet vermiş- Balyan Ailesi’ni çıkarabilir miyiz? Bırakalım Balyanlar’ın yaptığı Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi onlarca (Kuleli Askeri Mektebi, Selimiye Kışlası, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi, Malta Köşkü vb.) övünç duyduğumuz tarihi yapıtı; Bezmiálem Valide Sultan Camii, Ortaköy Camii, Hamidiye Camii, Pertevniyal Valide Sultan Camii gibi İstanbul’un en güzel camilerini yapan Balyan Ailesi değil midir?
Camiler bizim ise her tuğlasında, kirecinde, çimentosunda emeği olan Balyanlar da bizimdir. Aksi düşünülebilir mi?
En güzel cami fotoğraflarını Ara Güler çekmedi mi?
Fotoğraflarını çektiği Picasso’ya, Salvador Dali’ye sorsaydınız keşke; Ara Güler’i kim olarak biliyorlardı?
Ben söyleyeyim, "bizden" biri!..
Peki, Osmanlı’dan Türkiye’ye uzanan fotoğrafçılığımızın kurucuları Kevork ve Viçen "Abdullah Biraderler"i kim bizden saymaz?..
Sadece fotoğraf mı? Resim tarihimizden Manas Ailesi’ni çıkarabilir miyiz?
Batı tarzında ilk Osmanlı tiyatrosunun kurucusu Agop Vartovyan’ı (Güllü Agop); ilk opera topluluğunu kuran, ilk Türk opereti "Arif’in Hilesi"ni besteleyen -Doğu’nun Verdi’si denen- Dikran Çuhacıyan’ı minnetle/övgüyle anmıyor muyuz?
Bugün Devlet Opera Balesi’nin sahnelediği Carmen’in başrol oyuncusu Aylin Ateş’le gurur duymuyor muyuz? Çuhacıyan’dan Aylin Ateş’e uzanan bu tarihsel miras bizim değil midir?
Atatürk’ün dans öğretmeni de Ermeni’ydi
Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal, dans öğretmeni Prof. Ardeş Panosyan’ı; diş doktoru Sürenyan’ı "onlardan" mı saydı sanıyorsunuz? Çok yanılırsınız...
Sultan Abdulaziz’in davetlisi olarak İstanbul’a gelen ressam Rus Ermenisi İvan Konstantinoviç Ayvazovski’yi bizden biri olarak bağrımıza basmadık mı?
Misafir Ayvazovski’yi bile bağrına basan Anadolu, kendi evlatlarını "onlar" diye nasıl görür?
Yıldız Porselen Fabrikası’nın ilk baş desinatörü Garabed (Şarll) Atamyan’ın "Bende-i Atam" imzalı porselenler, en değerli hazinelerimiz arasında değil midir?
Ne zaman "onlar" oldu bizim sevdiklerimiz?..
Hz. Muhammed’den, Fatih Sultan Mehmed’den öğrendiğimiz hoşgörüyü ne zaman kaybettik biz?..
Ve biz "hıyanet" gibi ağır sözleri ne kadar kolay telaffuz etmeye başladık...

ünlü ermeni listesi

Bizim güzel Ermenilerimiz/ SONER YALÇIN
HRANT Dink’in cenazesindeki "Hepimiz Ermeni’yiz" pankartı ve sloganı bazı çevreler tarafından "hıyanet" olarak görüldü.
Açılan bir pankartla, atılan bir sloganla "Türklüğümüzü kaybediyoruz" vehmine kapılıverdik!..
Bizim Türklüğümüz ne zamandan beri "pamuk ipliğine" bağlı algılanır oldu.
Ve, biz ne zamandan beri "kendimize benzemeyene", "bizden olmayana" karşı hoşgörümüzü kaybettik?
Ne oldu bize?
"Hıyanet" gibi ağır bir sözcüğü kullananların, Türk tiyatrosu deyince gururla adını andığımız Naşid Özcan’a ve çocukları Adile Naşit-Selim Naşit’e bir özür borcu yok mu?
Peki ya "diğerlerine"?
Siyah-beyaz filmlerin "Horoz Nuri’si" Vahi Öz’ü; Türk sinemasının sevimli, iyiliksever tonton amcası Nubar Terziyan’ı; Yeşilçam’ın en sıcak bakan garsonu/hizmetçisi Sami Hazinses’i; bir dönemin jönü Turgut Özatay’ı; güldüren, kantolarıyla herkesi eğlendiren Toto Karaca’yı; bizim hayatımızdan kim çıkarabilir?
Kırkor Cezveciyan yani Kenan Pars’sız Türk sineması düşünülebilir mi?
MÜZİK KARDEŞLİĞİ
Bu topraklarda kardeşlik lafta değildir; kardeşlik notalara dizilmiştir.
"Sen Ağlama", "Haydi Gel Benimle Ol", "Kavaklar" gibi onlarca şarkımızın bestecisi Onno Tunç bizden değil midir şimdi?
Sezen Aksu bizden, Onno Tunç "onlardan" öyle mi?
Şebnem Ferah bizden, Karin Karakaşlı "onlardan"?
Peki Garo Mafyan? O da mı "onlardan"?
Bu topraklara bunu yapmayın lütfen.
Sünnetli Rober Hatemo, neşeli Hayko ve sivri dilli Arto bizim evladımız değil mi?
Silviya N. Bursalıoğlu (Asu Maralman), Mine Koşan bizim bacımız değil mi?
Kıpırdamadan saatlerce duran manken-şair Vahe Kılıçarslan popüler kültürel hayatımızın rengi değil mi?
"Onlarsız" öksüz kalmaz mıyız?..
MHP VE TKP’Lİ ERMENİLER
Geçmişte çok hata yapmadık mı; hani Názım Hikmet vatan hainiydi.
Rahmetli Alparslan Türkeş, MHP kongresinde Názım Hikmet’in şiirini okuyarak büyük ozana hakkını teslim etmedi mi? Kim bugün Alparslan Türkeş’i "hıyanetle" suçlayabilir?
Levon Panos Dabağyan adını duydunuz mu?
İstanbulludur, yazardır. CKMP ve MHP’lidir; 1969 senato seçimlerinde aday olmuştur. Türkeş’in isteğiyle yıllarca Ortadoğu Gazetesi’nde makale yazmıştır.
"Hıyanet" sözcüğünü kullananlar; yıllarca Ermeni diasporasının tepkisini alan, "AB, Türk düşmanı Ermeni yetiştiriyor" diyen Dabağyan’a ayıp etmiyor mu?
Sadece MHP’lisi değil, TKP’li Vartan-Jak İhmalyan kardeşler de bizimdir.
İyisiyle kötüsüyle "onlar" bizimdir; ilk hayali ihracatçımız eski DP Milletvekili Mıgırdiç Şellefyan bile bizimdir!
Bu ağır sözü kullananlar, ASALA terörünü kınamak için 1982’de Taksim’de kendini yakan Ermeni Artin Penik’e özür borçludur...
"Hıyanet" öyle mi?
Tarihimiz, dilimiz yok olmasın diye yıllarca didinen Prof. Pars Tuğlacı’nın yüzüne nasıl bakacağız şimdi?
Yarım asırdır "Kulis" adlı tiyatro dergisini çıkaran 97 yaşındaki tiyatrocu Agop Ayvaz’a bu ağır mı ağır lafı nasıl açıklayacağız?..
Faili meçhul cinayete kurban giden Kirikor Zohrap’tan Mıgırdiç Magrasyon’a uzanan edebiyatçılar Anadolu’yu, bizim hikáyemizi anlatmadılar mı, yazmadılar mı?
Yapmayın, "onlar" biziz; biz ise onlar...
DEMİR YUMRUK
Sevgili çocuklar, arkadaşlar, maçlarda "Ermeni değiliz" diye pankart açıyorsunuz!
Peki, kendi paralarıyla 1912 Stockholm Olimpiyatlarına giden ve ay yıldızlı bayrağımızı uluslararası turnuvada ilk dalgalandıran Vahram Papazyan ve Mıgırdiç Mıgıryan adını hiç duydunuz mu?
Ya milli olan diğer "bizim" sporcularımız; Harutyan Artan, Zareh Kalpakcıyan, Hagop Yavruyan, Varujan Köseoğlu, Vahriç Melkonyan, Sarkis Güllap’ı kim unutabilir?
"Onlarsız" Türk spor tarihi yazılabilir mi?
"Demir yumruk" Garbis Zakaryan boksta ilk İstiklal Marşı’mızı çaldıran, bayrağımızı göndere çektiren sporcumuzdu.
Zakaryan, aynı zamanda Cemal Kamacı gibi ilk Balkan Şampiyonumuzu yetiştirdi. Garbis Zakaryan ile Cemal Kamacı, birbirlerini "öteki" olarak mı gördü?
MİMARİ GURURUMUZ
Osmanlı mimarlığından -yedi kuşak hizmet vermiş- Balyan Ailesi’ni çıkarabilir miyiz? Bırakalım Balyanlar’ın yaptığı Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı gibi onlarca (Kuleli Askeri Mektebi, Selimiye Kışlası, Gümüşsuyu Askeri Hastanesi, Malta Köşkü vb.) övünç duyduğumuz tarihi yapıtı; Bezmiálem Valide Sultan Camii, Ortaköy Camii, Hamidiye Camii, Pertevniyal Valide Sultan Camii gibi İstanbul’un en güzel camilerini yapan Balyan Ailesi değil midir?
Camiler bizim ise her tuğlasında, kirecinde, çimentosunda emeği olan Balyanlar da bizimdir. Aksi düşünülebilir mi?
En güzel cami fotoğraflarını Ara Güler çekmedi mi?
Fotoğraflarını çektiği Picasso’ya, Salvador Dali’ye sorsaydınız keşke; Ara Güler’i kim olarak biliyorlardı?
Ben söyleyeyim, "bizden" biri!..
Peki, Osmanlı’dan Türkiye’ye uzanan fotoğrafçılığımızın kurucuları Kevork ve Viçen "Abdullah Biraderler"i kim bizden saymaz?..
Sadece fotoğraf mı? Resim tarihimizden Manas Ailesi’ni çıkarabilir miyiz?
Batı tarzında ilk Osmanlı tiyatrosunun kurucusu Agop Vartovyan’ı (Güllü Agop); ilk opera topluluğunu kuran, ilk Türk opereti "Arif’in Hilesi"ni besteleyen -Doğu’nun Verdi’si denen- Dikran Çuhacıyan’ı minnetle/övgüyle anmıyor muyuz?
Bugün Devlet Opera Balesi’nin sahnelediği Carmen’in başrol oyuncusu Aylin Ateş’le gurur duymuyor muyuz? Çuhacıyan’dan Aylin Ateş’e uzanan bu tarihsel miras bizim değil midir?
Atatürk’ün dans öğretmeni de Ermeni’ydi
Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal, dans öğretmeni Prof. Ardeş Panosyan’ı; diş doktoru Sürenyan’ı "onlardan" mı saydı sanıyorsunuz? Çok yanılırsınız...
Sultan Abdulaziz’in davetlisi olarak İstanbul’a gelen ressam Rus Ermenisi İvan Konstantinoviç Ayvazovski’yi bizden biri olarak bağrımıza basmadık mı?
Misafir Ayvazovski’yi bile bağrına basan Anadolu, kendi evlatlarını "onlar" diye nasıl görür?
Yıldız Porselen Fabrikası’nın ilk baş desinatörü Garabed (Şarll) Atamyan’ın "Bende-i Atam" imzalı porselenler, en değerli hazinelerimiz arasında değil midir?
Ne zaman "onlar" oldu bizim sevdiklerimiz?..
Hz. Muhammed’den, Fatih Sultan Mehmed’den öğrendiğimiz hoşgörüyü ne zaman kaybettik biz?..
Ve biz "hıyanet" gibi ağır sözleri ne kadar kolay telaffuz etmeye başladık...

3.000 Yıllık Bir Türk Kraliçesi'nin Mumyası

________________
Lütfen ailenizin huzuru için kaçak kazı yapmayınız ve yapanlarıda uyarınız ,,

İbrani (Hebrew) Alfabesi

Kaklık Mağarası-Denizli

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Mağara içindeki akarsu
Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.




Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.





Doğal sit alanı olarak belirlenen Kaklık Mağarası, 2002 yılında turizme açılmıştır.Günümüzden yaklaşık 2 -2,5 milyon yıl önce çökelen kireçtaşlarını kükürtlü termal suların eritmeleri sonucu oluşmaya başlamıştır. İlk oluşan yeraltı boşluğunun tavanının çökmesi sonucu meydana gelen çöküntü konisinin üzeri, mağara dışındaki bir kaynaktan gelen karbonatlı suyun oluşturduğu traverten havuzları ile kaplıdır. Pamukkale'deki havuzlara çok benzeyen bu şekiller, basamaklar halinde üst üste gelişmiştir. Mağara ağzından şelale oluşturarak giren sular, bir havuzdan diğerine geçerek, güneş ışınlarının gün içindeki geliş açılarına göre her an değişen görüntüler yaratmaktadır. Mağara duvarlarında yosun ve küçük sarmaşıklar gelişmiştir. Gün içinde yeşilin değişik tonlarında renkler alan bu bitkiler ,güneş ışınlarının etkisiyle, mağaraya son derece ilginç bir güzellik katmaktadır. Mağara içindeki gezinti yolları, bu koninin etrafından geçmektedir.

Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde 65 m., kuzeydoğu-güneybatı yönünde 40m. uzunluğu olan Kaklık Mağarası'nın daire şekilli olan girişi 13 x 11 m. boyutundadır. Girişe göre (0 m.) en derin noktası -14 m. ve toplam uzunluğu 190 m. tavan yüksekliği 2-5 metreler arasında değişen mağaranın güneybatı kenarında ikinci bölümü yeralır. Yaklaşık 40 m. devam eden bu bölümün içi çökmüş bloklarla kaplıdır. Buna karşılık ana galerinin hemen hemen tamamı mağara dışından çıkan ve büyük bölümü şelaleler yaparak mağaraya akan kaynak suların oluşturduğu travertenlerle kaplıdır. Basamaklar halinde havuzlarda oluşan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli bu travertenler Pamukkale'nin küçük bir benzeridir. Mağaranın 78 m. batısında bulunan ve aynı yeraltı sisteminin parçası olan başka bir mağaradan çıkan kaynak şelaleler yaparak mağaranın içindeki suya karışır. Hidroloji ile özellikleri aynı olan bu kaynakların debileri farklıdır.

Mağaralar insanların ilk doğal barınaklarına oluştururlar.Bu nedenle uzun yıllardan beri araştırmacıların dikkatlerini üzerlerine çekmiş ve ayrıntılı araştırmalara konu olmuştur.Ancak bu özelliklerinin yanında mağaralar içlerinde sakladıkları gizli güzelliklerin keşif ve seyrinin insanlara verdiği mutluluk,mağaracılığın son yıllarda bir bilim dalı olarak karşımıza çıkarmaktadır.Bunun yanında bir spor dalı olarakda karşımıza çıkmaktadır.Kaklık Mağarası damlataşı, sarkıtları ve dikitleriyle süslüdür. ,Pamukkalede bulunan travertenlere benzer ,traverten basamaklarıyla eşine rastlanmaz güzellikte olup, Küçük Pamukkale veya Mağara Pamukkale olarak adlandırılmaktadır.Mağara içersinde bol miktarda termal su bulunmaktadır.Berrak,renksiz ve kükürt kokulu olan bu su varlığı bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Ayrıca mağaranın yakınında ziyaretçilerin istifadesine sunulmak üzere yapılan yüzme havuzu, küçük amfi tiyatro, seyir alanları, kafeterya ve kameriyeler mayıs 2002 tarihinden itibaren turizmin hizmetine sunulmuştur.

Düden-kaynak, çöküntü obruğu konumlu aktif bir magara olan "Kaklık Mağarası"nın çevresi; Mesozoik kireçtaşları, Eeosen marn, kil, kumtaşı ve konglomeraları, miyosen-pliyosen yaşlı kil, kum, Marn ve kalkerler ile kuveterner'e ait traverten ve alüvyonlardan meydana gelmiştir.

(Mağaraya iki yerden kükürtlü su geliyor)

Yer altındaki Pamukkale

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Kaklık Mağarası-Denizli

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Mağara içindeki akarsu
Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.




Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.





Doğal sit alanı olarak belirlenen Kaklık Mağarası, 2002 yılında turizme açılmıştır.Günümüzden yaklaşık 2 -2,5 milyon yıl önce çökelen kireçtaşlarını kükürtlü termal suların eritmeleri sonucu oluşmaya başlamıştır. İlk oluşan yeraltı boşluğunun tavanının çökmesi sonucu meydana gelen çöküntü konisinin üzeri, mağara dışındaki bir kaynaktan gelen karbonatlı suyun oluşturduğu traverten havuzları ile kaplıdır. Pamukkale'deki havuzlara çok benzeyen bu şekiller, basamaklar halinde üst üste gelişmiştir. Mağara ağzından şelale oluşturarak giren sular, bir havuzdan diğerine geçerek, güneş ışınlarının gün içindeki geliş açılarına göre her an değişen görüntüler yaratmaktadır. Mağara duvarlarında yosun ve küçük sarmaşıklar gelişmiştir. Gün içinde yeşilin değişik tonlarında renkler alan bu bitkiler ,güneş ışınlarının etkisiyle, mağaraya son derece ilginç bir güzellik katmaktadır. Mağara içindeki gezinti yolları, bu koninin etrafından geçmektedir.

Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde 65 m., kuzeydoğu-güneybatı yönünde 40m. uzunluğu olan Kaklık Mağarası'nın daire şekilli olan girişi 13 x 11 m. boyutundadır. Girişe göre (0 m.) en derin noktası -14 m. ve toplam uzunluğu 190 m. tavan yüksekliği 2-5 metreler arasında değişen mağaranın güneybatı kenarında ikinci bölümü yeralır. Yaklaşık 40 m. devam eden bu bölümün içi çökmüş bloklarla kaplıdır. Buna karşılık ana galerinin hemen hemen tamamı mağara dışından çıkan ve büyük bölümü şelaleler yaparak mağaraya akan kaynak suların oluşturduğu travertenlerle kaplıdır. Basamaklar halinde havuzlarda oluşan ve tavanın çökmesi sonucu meydana gelen bloklar üzerinde gelişen beyaz renkli bu travertenler Pamukkale'nin küçük bir benzeridir. Mağaranın 78 m. batısında bulunan ve aynı yeraltı sisteminin parçası olan başka bir mağaradan çıkan kaynak şelaleler yaparak mağaranın içindeki suya karışır. Hidroloji ile özellikleri aynı olan bu kaynakların debileri farklıdır.

Mağaralar insanların ilk doğal barınaklarına oluştururlar.Bu nedenle uzun yıllardan beri araştırmacıların dikkatlerini üzerlerine çekmiş ve ayrıntılı araştırmalara konu olmuştur.Ancak bu özelliklerinin yanında mağaralar içlerinde sakladıkları gizli güzelliklerin keşif ve seyrinin insanlara verdiği mutluluk,mağaracılığın son yıllarda bir bilim dalı olarak karşımıza çıkarmaktadır.Bunun yanında bir spor dalı olarakda karşımıza çıkmaktadır.Kaklık Mağarası damlataşı, sarkıtları ve dikitleriyle süslüdür. ,Pamukkalede bulunan travertenlere benzer ,traverten basamaklarıyla eşine rastlanmaz güzellikte olup, Küçük Pamukkale veya Mağara Pamukkale olarak adlandırılmaktadır.Mağara içersinde bol miktarda termal su bulunmaktadır.Berrak,renksiz ve kükürt kokulu olan bu su varlığı bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir.

Ayrıca mağaranın yakınında ziyaretçilerin istifadesine sunulmak üzere yapılan yüzme havuzu, küçük amfi tiyatro, seyir alanları, kafeterya ve kameriyeler mayıs 2002 tarihinden itibaren turizmin hizmetine sunulmuştur.

Düden-kaynak, çöküntü obruğu konumlu aktif bir magara olan "Kaklık Mağarası"nın çevresi; Mesozoik kireçtaşları, Eeosen marn, kil, kumtaşı ve konglomeraları, miyosen-pliyosen yaşlı kil, kum, Marn ve kalkerler ile kuveterner'e ait traverten ve alüvyonlardan meydana gelmiştir.

(Mağaraya iki yerden kükürtlü su geliyor)

Yer altındaki Pamukkale

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Define Resimler.

Click the image to open in full size.

Define Resimler.

Click the image to open in full size.

Antik Yunan'da Çömlek.

Minos çanak çömlek

Antik Yunan'da Çömlekçilik


Antik Yunan arkeolojik kayıtlarına göre yaklaşık 100.000 vazo var.

Click the image to open in full size.
Greek Red-Figure Style Pottery.

Click the image to open in full size.
Greek Black-Figure Style Pottery

Click the image to open in full size.
Greek Geometric Style Pottery.
See also

Antik Yunan'da Çömlek.

Minos çanak çömlek

Antik Yunan'da Çömlekçilik


Antik Yunan arkeolojik kayıtlarına göre yaklaşık 100.000 vazo var.

Click the image to open in full size.
Greek Red-Figure Style Pottery.

Click the image to open in full size.
Greek Black-Figure Style Pottery

Click the image to open in full size.
Greek Geometric Style Pottery.
See also

Şırnak

define çukurları

Tarsus Belediyesi ekipleri, Kemalpaşa Mahallesi Şelale Caddesi'nde kanalizasyon çalışması başlatıldı. Kazı yapılırken 3.5 metre derinliğinde Roma dönemine ait kayaya oyulmuş oda mezarı bulunuldu. Bunun üzerine çalışmalara ara verilip, Müze Müdürlüğü'ne bilgi verildi. Bölgede inceleme başlatılan arkeologlar, Roma dönemine ait 2'si torpido şeklinde lahit olmak üzere, 3 mezar bulundu. Ayrıca mezardan çıkartılan sağlam bir küpten de kül çıktı. Bu küllerin kremasyon denilen uygulamayla yakılan cesetlerin küller olduğu, oda mezarının ise bir aile mezarı olabileceğini anlaşıldı. Oda mezarı yerinden çıkartılarak incelenmek üzere Tarsus Müze Müdürlüğü'ne götürüldü. Geçtiğimiz hafta Mersin'in merkez Mezitli İlçesi'nde yol çalışması sırasında Roma dönemine ait olduğu sanılan 22 mezar bulunmuştu.

define çukurları

Tarsus Belediyesi ekipleri, Kemalpaşa Mahallesi Şelale Caddesi'nde kanalizasyon çalışması başlatıldı. Kazı yapılırken 3.5 metre derinliğinde Roma dönemine ait kayaya oyulmuş oda mezarı bulunuldu. Bunun üzerine çalışmalara ara verilip, Müze Müdürlüğü'ne bilgi verildi. Bölgede inceleme başlatılan arkeologlar, Roma dönemine ait 2'si torpido şeklinde lahit olmak üzere, 3 mezar bulundu. Ayrıca mezardan çıkartılan sağlam bir küpten de kül çıktı. Bu küllerin kremasyon denilen uygulamayla yakılan cesetlerin küller olduğu, oda mezarının ise bir aile mezarı olabileceğini anlaşıldı. Oda mezarı yerinden çıkartılarak incelenmek üzere Tarsus Müze Müdürlüğü'ne götürüldü. Geçtiğimiz hafta Mersin'in merkez Mezitli İlçesi'nde yol çalışması sırasında Roma dönemine ait olduğu sanılan 22 mezar bulunmuştu.

türkiyede çıkan madenler ve maden yatakları

Türkiyedeki maden yatakları
Türkiyedeki madenler ve çıkarıldıkları yerler
Türkiyede çıkan madenler


Türkiyede hangi maden nerede çıkarılıyor? işte cevabı:

1.DEMİR:

Modern sanayinin ana metali demirdir. Kullanım alanı oldukça geniştir.
Çıkarıldığı yerler: Divriği �Gürün (Sivas), Hekimhan-Hasan çelebi (Malatya), Çam dağı (Sakarya) , Edremit-Havran-Eymir-Ayvalık-Ayazmant (Balıkesir), Torbalı(İzmir), Simav- (Kütahya), Kırıkhan-Payas(Hatay), Bingöl,Kahramanmaraş,Düzce, Kayseri. Doğu Anadolu Bölgesi demir madeni bakımından Türkiye�de ilk sıra gelmektedir.
İşlendiği yer : Karabük, Ereğli, İskenderun demir çelik fabrikaları.

2.KROM :


Çok sert ,çok iyi cilalanabilen ve paslanmayan bir maden olduğu için , madeni eşya yapımında büyük önem taşır. Dışarıya en çok satılan madendir. Kaplamacılıkta ve çelik yapımında kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Guleman(Elazığ) , Fethiye � Milas � Marmaris � Dalaman Köyceğiz(Muğla) , Acıpayam (Denizli) , Orhaneli (Bursa) ,Kayseri , Eskişehir Kütahya , Kahramanmaraş , Aladağ(Adana)
İşlendiği yerler :Antalya ve Elazığ�daki ferrokrom tesisleri


3. BAKIR :

Bakır madeni yatakları genellikle çinko ve kurşun yataklarıyla birlikte bulunur. Elektrik ve elektronik sanayisinde kullanılır. Bakır mutfak eşya yapımına kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Murgul(Artvin),Küre(Kastamonu),Ergani �Maden (Elazığ), Çayeli (Rize),
İşlendiği yerler: Maden Ergani bakır işletmeleri, Murgul bakır işletmeleri, Samsun Karadeniz bakır işletmeleri.


4. BOR MİNERALLERİ

Sanayide sayısız denilebilecek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asit borik özellikle nükleer alanda jet ve roket yakıtı , sabun deterjan lehim, fotoğrafçılık tekstil boyaları , cam, elyaf ve kağıt sanayiinde kullanılmaktadır. Dünya rezervinin %80�ni Türkiye�dedir . Üretim bakımından dünyada üçüncü,rezerv bakımından birinci sıradadır Bor minerallerinin üretimi dış isteğe bağlıdır.
Çıkarıldığı yerler: Bigadiç-Susurluk-Sultançayırı (Balıkesir) , Mustafakemalpaşa (Bursa) Emet( Kütahya), Seyitgazi (Eskişehir).


5. BOKSİT

Alüminyumun hammaddesidir.Çok hafif olduğu için uçak ,otomobil ve ev eşyası yapımında kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Seydişehir ( Konya),Akseki (Antalya),Saimbeyli (Adana),Milas(Muğla).


6.MANGENEZ:

Demirin içindeki kükürdün giderilmesi ve demirin çeliğe dönüştürülmesinde kullanılmaktadır.
Çıkarıldığı yerler: Ereğli(Zonguldak),Borçka (Artvin), Tavas (Denizli).


7. VOLFRAM

Kaliteli çelik ve yüksek ısıya dayanıklı boya yapımında , elektrik ve elektronik sanayilerinde kullanılan çok değerli bir madendir. uzay ve savaş endüstrisinde kullanılır.
Çıkarıldığı yerler:Uludağ (Bursa),Malatya,Elazığ.


8.KÜKÜRT

Yapay gübre,tarım ilacı,oto lastiği,kağıt ve patlayıcı madde yapımında kullanılır.Kükürdün bağcılıkta önemli bir yeri vardır. Asmaların ve sebzelerin yapraklarında üreyen bakteriler kükürtlü bileşiklerle yok edilir.
Çıkarıldığı yerler:Keçiborlu (Isparta), Sarayköy (Denizli),Simav (Kütahya).
İşlendiği yerler: Keçiborlu kükürt işlemeleri.


9.CİVA


Doğada sıvı halde bulunan tek madendir. Tıpta, termometre, fotoğrafçılıkta ve metalürji endüstrisinde kullanılır.
Çıkarıldığı yerler: Ödemiş-Karaburun (İzmir),Sarayönü(Konya), Niğde, Banaz (Uşak), Gönen (Balıkesir).


10. FOSFAT:


Yapay gübre yapımında kullanılır
.Çıkarıldığı yerler:Mazıdağı (Mardin),Kilis.
İşlendiği yerler:Mazıdağı fosfat işletmeleri


11.ZIMPARA TAŞI :

Hassas optik araçların merceklerinin parlatılmasında, zımpara kağıdı ve özel çimento yapımında kullanılmaktadır.taşları ve madenleri cilalamak için de toz halindeki zımpara taşından yararlanılır.
Çıkarıldığı yerler:İzmir ,Muğla, Aydın, Denizli,Manisa,Antalya.


12.KURŞUN VE ÇİNKO:

Yatakları genellikle bir arada bulunmaktadır.
Çıkarıldığı yerler:Çayeli (Rize),Tirebolu (Artvin),Balıkesir,İzmir,Emet (Kütahya),Kayseri, Keban (Elazığ).


13.ANTİMON:

Kurşunla karıştırılarak cephane ve batarya yapımında kullanılır.
Çıkarıldığı yerler:Gediz �Simav (Kütahya),Balıkesir,Ankara, Bilecik,Tokat,İzmir, Niğde .


14.URANYUM:

Çıkarıldığı yerler:Aydın,Şebinkarahisar (Giresun).


15.MERMER:


Çoğunlukla yapı malzemesi olarak kullanılmaktadır.
Çıkarıldığı yerler:Afyon,Marmara adası ,Bilecik,Bursa,Gemlik,Bandırma , Elazığ .
Click the image to open in full size.
________________

Anadolu Selçuklu Sikkeleri

boaz jakin sütunları

"... mabedimize girelim. Iki sütun arasinda düzenli durus ve isaret
ile üstadi muhteremi selamliyalim... B ve J sütunlari...



Kutsal kitap, Tevrat 1. Krallar Bap 7 Ayet 21, BOAZ VE JAKIN kelimelerinin
ilk harfleri... (Kuvvet bunda, pekistirecek Kuvvetle tesis etmek) anlamina ...


JAKIN ve BOAZ kelimeleri, ters okunacak olursa, NIKAJ ZAOB olur.
Bütün gizli mezheplerde, sirrin muhafazasi için bu sekil ters okuma mutad
kaidedir, diyor Oswald Wirth üstad. Musevi mistik düsüncesi, kabalizm de yalniz
sessiz harfler nazari itibare alinir. Bu suretle önümüzde NK ve ZB kalir. NK
vajen, rahim veya alemlerin yaratici gücü cinsi akti ifade eden ZB ise ilkah
organi fallüse tekabül eder. J ve B bu suretle, kuvvetle tesis, üreme, çogalma,
zürriyetin sembolleridir. Bu sütunlar üzerindeki narlara bu gözle bakarsak daha
çok manalanacaktir. Ayrica loca içindeki semboller arasinda, yalniz üç harf
vardir, (B.J.G) Bu suretle, G. genese, tekvir, yaratilis, generation, dogus,
nesil, anlamlari daha kesinlesmiyor mu?


Bu sütunlar aslinda dis aleme aittirler, mabedin disinda telakki edilmeleri
icapeder. Nitekim bu sütunlara gelinceye kadar, loca içinde olmamiza ragmen
serbest yürürüz ve sadakat durusunda degiliz. Bu sütunlar harici alemle iç
alemimiz arasindaki hududdur.

Süleyman Tapınağı (Bet Amiktaş) – Kudüs / İsrael Müzesi
Tevratta Süleyman krallığını ve Hiram’ın inşa ettiği “Bet Amikdaş” Süleyman mabedi’nin iki giriş sütununu simgeleyen Jakin ve Boaz sembolleri aynı zamandada İsrail krallığını sembolize etmektedir.
"Yahudisiz hiçbir mason locası yoktur. Orada masonlarda olduğu gibi yalnız semboller vardır. Bundan dolayıdır ki İsrail Mabedi bizim tabii müttefikimizdir." (Akasya Mason Dergisi, s.62, sf.24, Aktaran Harun Yahya, Kabala ve Masonluk, Global Yayıncılık, s.65)
Ulusların kralları tek tek, Görkemli mezarlarda yatıyor. (Yeşaya - Bap: 14/18)
Yahudiler için kutsal sayılan Süleyman Tapınağının iki giriş sütununu sembolize eden
“ Jakin & Boaz “ Sutunları

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.
Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.
Click the image to open in full size.

Click the image to open in full size.

Büyültülmüş resmi görmek için bu çubuğa tıklayın.
Click the image to open in full size.