20 Ağustos 2011 Cumartesi

Zaman dilimlerinde Harç ve Sıvalar

Harç ve sıvalar dönemlerinin yapı teknolojisi hakkında bilgi veren önemli kaynaklardır.Çünkü bölgelere göre değişen geleneksel yöntemler ve malzemelerle hazırlanmışlardır.

Yapının özgün malzemesiyle uyumlu ya da ona benzer malzeme kullanımı için özgün malzemenin yapıldığı dönemde ki hazırlama,uygulama tekniklerini,bağlayıcıları,katkı maddelerini iyi bilmek gerekir.

Eskiden ustalar harç ve sıvaların dayanımlarını arttırmak için içine kan,yumurta,albümin,peynir,reçine gibi organik veya pişmiş toprak gibi(Kırılmış ve öğütülmüş olarak ) inorganik maddeler katılırdı.Bu maddelerden bazıları sertleşmeyi sağlamak bazıları sertleşmeyi geciktirmek bazıları ise sertleşmeden sonra dayanımı arttırmak için kullanılmışlardır.
Bazı yerlerde ise saman,bitki lifleri,hayvan kılları hatta insan saçı kireç ve alçı sıvalarda ( kıtıklı sıva ) bağlayıcı olarak kullanılarak dayanım güçleri arttırılmıştır.
Dolgu maddeleri olarak ise kum,puzzolana(Kireçle birleşerek su karşısında sertleşme özelliği kazanan ve bağlayıcı olarak kullanılan bir çeşit volkanik toprak. Daha çok Romalılar tarafından kullanıldığından Roma Çimentosu olarak da bilinir.),kırılmış taş,mermer ve tuğla parçacıkları kullanılmıştır.(bu da ROMA HARCI) Harç ve sıvaların dayanımları dolgu maddelerinin ebatları ve kalitesiyle yakından ilgilidir.
Eski Türk yapım teknolojisinde en çok kullanılan harçlardan biri de horasan harcıdır.

Horasan kırılmış yada öğütülmüş pişmiş toprak ürünleridir.Horasan harcı ise horasan ve kireç ile üretilen bir harçtır. Bazı uygulamalarda içine kum da katılmıştır.

Dayanımı yüksek olan bu harcın Mısır şehirlerinde bile kullanıldığına dair bulgular vardır. Bizans,Selçuklu ve Osmanlı eserlerinde de geniş ölçüde kullanım alanı bulan horasan harcı özellikle 15.yy dan sonra daha çok kullanılmıştır.
Tuğla kırığı ve kireç kullanılarak hazırlanan horasan harcı ve sıvaları tarihi yapıların inşasında kullanılan en önemli bağlayıcı malzemelerdendir. Tarihi yapıların korunmasına yönelik yapılacak müdahalelerden önce bunların özelliklerinin bilinmesi ve bu özelliklere sahip harç ve sıva üretilerek koruma çalışmalarının yürütülmesi gerekmektedir. Çimento gibi bilinçsizce seçilen malzemelerle yapılan müdahaleler, tarihi yapıların bozulma sorunlarını artırmaktadır. Bu nedenle, çok sayıda araştırmacı tarihi yapılarda kullanılan harç ve sıvaların özellikleri üzerine çalışmıştır. Bu çalışmalar Eric Hansen ve arkadaşları (2003) tarafından toplanmış ve sınıflandırılmıştır. Bu bibliyografya, konu ile ilgili araştırma yapanlar için önemli bir kaynaktır.

Horasan harçlarının özellikleri birçok tarihi yapıdan alınan örneklerde incelenmiştir. Bunlardan Rodos, Venedik ve Girit’teki bazı Bizans ve daha geç dönem yapıları ile İstanbul’da Ayasofya’da kullanılan horasan harçlarının, kireç/ tuğla tozu oranlarınn 1:4 ile 1:2 arasında değiştiği saptanmıştır. Bu harçların XRD analizlerinden bağlayıcı malzemenin, kirecin karbonatlaşması sonucu oluşan kalsit kristalleri ve tuğla tozu ile kirecin reaksiyonu sonucu oluşan kalsiyum, silikat ve alüminat hidratlardan oluştuğu gözlenmiştir. Bu örneklerin 200-600 °C da kalsiyum silika ve alümina hidratlarda bulunan su kaybından ve 700-900 °C da kalsitte bulunan karbondioksit kaybından meydana gelen ağırlık azalmalarının oranlarından, harçların hidrolik özellikleri hakkında bilgi edinilmektedir.


Agrega olarak kullanılan tuğlaların yoğunlukları; kireç taşı, granit, bazalt vb. agregalardan daha düşüktür. Bu nedenle, horasan harçları daha hafif ve daha yüksek çekme dayanımına sahiptir. Ayasofya’nın kubbesinde kullanılan horasan harçları bu durumu örneklemektedir. Horasan harçlarının yanısıra kubbede kullanılan yapı tuğlaların da çok gözenekli ve düşük yoğunlukta olması kubbenin depreme daha dayanıklı olmasını sağlamaktadır.
Ülkemizde horasan harçları ve sıvaları üzerine yapılmış çalışmalar sınırlı sayıdadır.

Konu ile ilgili ilk çalışma, Süheyl Akman ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada, Bizans devrinden kalma bir sarnıçta kullanılan horasan harçlarının basma dayanım değerleri belirlenmiş ve onarım amaçlı horasan harçları üretilerek bunların basma dayanım özellikleri incelenmiştir. Bu çalışma, aynı zamanda horasan harçlarıyla ilgili eski yazılı kaynakları içermesi açısından da önemli bir çalışmadır. Horasan harcı ve sıvaları üzerine daha sonra yapılan çalışmalarda, bazı tarihi yapılardan toplanan örneklerin fiziksel özellikleri, kullanılan hammadde oranları belirlenmiş ve laboratuvar koşullarında horasan harcı üretilmiştir. Onarım amaçlı horasan harcı hazırlamaya yönelik olan çalışmaların kısa süreli olması ve kireç ile karıştırılan tuğlaların doğru seçilememesinden dolayı amacına ulaştığını söylemek güçtür.

Osmanlı döneminde horasan harcı hazırlamada kullanılacak tuğlaların yeni ve iyi pişirilmiş olması koşulu şartnamelerde belirtilmiştir. Bize göre, buradaki iyi pişirilme, tuğlanın hammaddesi olan killerin tamamının amorf hale dönüşümün sağlanmasının gerekliliği ile açıklanabilir. En fazla amorf malzemenin elde edildiği sıcaklığın 550-600 °C da gerçekleştiği bilinmektedir. Yeni pişirilmiş olması ise tuğlanın su ile temas etmeden kullanılarak reaktifliğini yitirmemesinin gerekliliği ile açıklanabilir.
Çünkü, su ile aktif hale gelen amorf silikalar, silisik asit üreterek tuğlada olması muhtemel karbonatlarla reaksiyona girerek reaktifliklerini yitirmektedir. Bu koşulların eski şartnamelerde yer alması, horasan harcı ve sıvası hazırlanması ile ilgili oluşan yılların deneyimini ve birikimini ifade etmektedir. Bu birikim, çimentonun yapı malzemesi olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte yok olmuştur.

Konuyla ilgili, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde TÜBİTAK tarafından desteklenen bir çalışma başlatılmıştır. Bu çalışmada tarihi horasan harcı ve sıvalarında kullanılan tuğlaların puzolanik özellikleri araştırılarak, onarımlar için hazırlanacak yeni horasan harcı ve sıvalarında kullanılacak tuğla malzemelerin özellikleri belirlenecektir.
Çalışma kapsamında, daha önce temel fiziksel özellikleri belirlenmiş üç tarihi hamam yapısından toplanan harç ve sıvalarda kullanılan tuğlalar incelenmektedir. Bu yapılar; 14. yüzyıl yapılarından Bursa’da bulunan Ördekli Hamamı ile 15. yüzyıl yapılarından Edirne’de bulunan Saray ve Beylerbeyi Hamamlarıdır.

İncelenen horasan harcı ve sıvalarında kullanılan kireç ve tuğla kırıkları oranları 1/1 ve 1/2 arasında değişmektedir. Harçlarda kullanılan tuğla kırıklarının boyutlarının sıva katmanlarında kullanılandan daha büyük olduğu görülmüştür. Örneklerin dokuları incelendiğinde, kireç ile tuğla kırıklarının birbirine iyi bağlandıkları gözlenmektedir. Bu, kireç ile tuğla kırıklarının çok iyi karıştırıldıklarını göstermektedir. Aynı şekilde horasan harçları ile yapıda kullanılan tuğlalar da birbirlerine iyi bir şekilde bağlanmıştır. Horasan harcı ve sıvaları hidrolik özelliklerinden dolayı suya karşı dayanıklıdır. Hamam yapılarındaki sıvalar, su ile doğrudan veya yüksek nemin duvarlarda yoğunlaşması sonucunda sürekli temas halindedir. Sıvanın yapısında bulunan kalkerleşmşl kireç (CaCO3), gözenek suyunun içinde çözülmekte ve yeniden çökelmektedir. Bu süreçte, sıva tabakası bozulmaya uğrayarak tabakalara ayrışmasına karşın, çöken kalsiyum karbonat sayesinde kopmamaktadır. Bu gözlemler, horasan harcı ve sıvalarının ıslak mekânlar için kullanılabilecek en uygun malzemeler olduğunu göstermektedir.

Tuğla kırıkları içinde bulunan amorf yapılar kireç ile reaksiyona girerek kalsiyum silikat hidratları ve kalsiyum alüminat hidratları oluşturmaktadır. İncelenen örneklerde bu oluşumların saptanması kullanılan tuğla kırıklarının puzolanik özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Bu ürünler harcın basma dayanımını artırmaktadırlar.

Çalışma sürecinde Saray Hamamı’ndan alınan bazı geç dönem horasan sıva örneklerinin daha fazla bozulmaya uğradıkları gözlenmiştir. Bu bozulmanın sıvalarda oluşan etringit kristallerinden kaynaklandığı saptanmıştır. Etringit kristalleri, alçının varlığında yüksek sıcaklıklarda ve nemde tuğla içinde bulunan ************kaolin ile kirecin reaksiyonu sonucu oluşmaktadır. Bu gözlem, alçı katılan horasan sıvaların, hamam sıvası olarak kullanılmasının uygun olmadığını göstermektedir. "

Antik dönemlerde çimentonun bulunmasına kadar geçen sürede, kireç yapıların inşalarında kullanılan en temel bağlayıcı malzeme olmuştur.

Kirecin elde edilmesinde kullanılan ham madde kireç taşlarıdır (CaCO3). Doğada değişik kompozisyonlara sahip çok değişik kireç taşları bulunmaktadır. Bu taşlar, bulunduğu yere, dokusuna, mineralojik ve kimyasal kompozisyonlarına göre sınıflandırılabilirler.

Geçmişte kireç taşlarının kalsinasyonu taştan veya tuğladan inşa edilen fırınlarda yapılmıştır. Bu fırınlara katmanlar halinde odun ve kireç taşı konulduktan sonra yakılmıştır. Fırınlar, bir veya iki gün yakıldıktan sonra soğuması beklenmekte daha sonra sönmemiş kireç fırının alt kısmından alınmaktadır. Kireç taşının yakılması işi beceri ve tecrübe isteyen bir iş olmasına rağmen geçmişte fırınlarda çalışan insanlar, toplumun alt sınıfından oluşmuştur. Roma döneminde kireç fırınlarında suçlular çalıştırılmıştır

Bazı eski Yunan dönemi yapılarının harçları, Santorini (Thera) Adası’ndan gelen volkanik tüf kullanılarak hazırlanmıştır. Birçok Roma dönemi yapısı harçları da, Vezüv Yanardağı yakınında bulunan Pozzuoli’den sağlanan puzolanlarla hazırlanmıştır. Bunların en önemlileri, Roma’ da bulunan Pantheon ve Colosseum’dur. Ülkemizde bulunan bazı Selçuklu yapılarının harçlarında da doğal puzolan kullanıldığı belirlenmiştir.

Hidrolik özelliklerinden dolayı bu harçlar, Bizans, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemi sarnıç, su kuyusu, su kemerleri ve hamam yapılarında kullanılmıştır.

Horasan harçlarının özellikleri birçok tarihi yapıdan alınan örneklerde incelenmiştir. Bunlardan, Rodos, Venedik, Girit, bazı Bizans ve daha geç dönem yapıları ile Ayasofya’da, kullanılan horasan harçlarının, kireç/tuğla tozu oranlarının 1/4 ile 1/2 arasında değiştiği tespit edilmiştir. Bu harçların XRD analizlerinden; bağlayıcı malzemenin, kirecin karbonatlaşması sonucu oluşan kalsit kristalleri ile tuğla tozu ve kirecin reaksiyonu sonucu oluşan kalsiyum, silikat ve alüminat hidratlardan oluştuğu gözlenmiştir. Bu örneklerin 200–600ºC’da kalsiyum silikat ve alüminat hidratlarda bulunan suyun kaybından ve 700–900ºC’da kalsitte bulunan CO2 kaybından meydana gelen ağırlık azalmalarının değerlerinden, harçların hidrolik özellikleri hakkında bilgi edinilmektedir.


Horasan harçlarında agrega olarak kullanılan tuğlalarının yoğunlukları kireç taşı, granit, bazalt vb. agregalardan daha düşüktür. Bu nedenle, horasan harçları daha hafif ve daha büyük çekme dayanımına sahiptir. Ayasofya’nın kubbesinde kullanılan horasan harçlarının bu özelliklere sahip olması, kubbenin depreme daha dayanıklı olmasını sağlamaktadır.

Antik Dönem Sıva ve Harç Özellikleri

- Horasan sıvaları genellikle iki katmanlıdır.

- Üst katman sıvaları, alt katman sıvalarından daha az gözeneklidir.

- Üst katman sıvalarının rengi alt katman sıvalarından daha koyu kırmızı renktedir.

- Üst katman sıvalarının yüzeylerinde beyaz çökelmeler görülmektedir.

- Tuğla parçalarının içinde ve sıva matriksi içinde de yer yer beyaz çökelmeler görülmektedir.

- Üst katman sıvalarda sıva yüzeylerinden ayrılmış fakat beyaz çökelmelerin bağlayıcılığı ile sıvanın yapısında kalan tabakalar görülmektedir.

- Harç ve sıvalardaki tuğla kırıkları ile kireç iyi bir şekilde bağlanmıştır.

- Harç ve sıva matrikslerde, kirecin tuğla kırıkları ile ara yüzeylerde oluşturduğu kalsiyum silikat hidrat ve alüminat oluşumları gözlenmiştir.
Horasan Harcın Özellikleri
- Horasan harç ve sıvaları kireç, tuğla kırıkları ve bazen de ince kum karışımı ile elde edilmektedir.

- Bu harç ve sıvalar, çimento harç ve sıvalardan çok daha gözenekli bir yapıya ve daha düşük yoğunluklara sahiptir.


- Horasan harç ve sıvalar kireç ve etkisiz agrega kullanılarak hazırlanan kireç harçlarından (hidrolik olmayan) daha büyük basınç dayanımlarına sahiptir. Bu durum, onların hidrolik özelliğe sahip olduklarını göstermektedir.

- Horasan harçları ağırlıkça yaklaşık 1 kireç, 3 tuğla kırığı karıştırılarak hazırlanmıştır.

- Horasan sıvaların hazırlanmasında kireç daha fazla kullanılmıştır. Bunların hazırlanmasında ağırlıkça %50’nin üzerinde kireç kullanılarak hazırlandığı söylenebilir.

- Özellikle sıcaklık, halvet gibi mekanlarda zeminden yaklaşık 1,5 metreye kadar olan kısımlarda koyu kırmızı renkli ve alt tabakadan daha geçirimsiz üst sıva tabakası kullanılmıştır. Bu tabakalar yapının suyla daha fazla temas eden bölgeleridir. Sıvaların koyu kırmızı rengi hematit kullanılarak sağlanmıştır.


- Horasan sıvaların hazırlanmasında, harçlardan farklı olarak ince taneli tuğla agregalar kullanılmıştır.

- İncelenen bütün horasan harç ve sıvalarda bulunan karbon dioksit/yapısal su oranları 10’un altındadır. Bu nedenle bu harç ve sıvaların hidrolik özellik gösterdiği gözlenmiştir.

- Horasan sıvaların yüzeyinde, iç kısımlarında ve tuğla agregaların içlerinde karbonatlaşan kirecin su ile çözünürek tekrar çökelmesi gözlenmiştir. Bu çökelmelere rağmen, sıvaların bozulmadan günümüze kadar geldiği göz önüne alınırsa bu sıvaların hamam yapıları için kullanılabilecek dayanıklı ideal malzemeler olduğu söylenebilir.

- Hamam yapılarında kullanılan sıvalarda kireç ile doğal puzolan kullanılmayıp suni puzolan olan tuğla kırıklarının kullanılmasının nedeni bu çökelmeler ile açıklanabilir. Agrega olarak kullanılan tuğlaların bu çökelmelere olanak sağlayacak gözenekli yapıya sahip olmalarının, sıvaları daha dayanıklı kıldığı ileri sürülebilir.

- Harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlaların, kireç ile ara yüzeylerinde ve gözeneklerinde kalsiyum silikat hidrat ve kalsiyum alüminat hidrat oluşumlarının gözlenmesi, bu harç ve sıvaların hidrolik özelliğe sahip olduğunu göstermektedir.

- Horasan harç ve sıvaların hazırlanmasında, tuğla agregalar ile kirecin çok iyi karıştırılarak hazırlandığı tespit edilmiştir.

- Horasan harç sıvaların yapımında kireç ile birlikte az miktarlarda da olsa alçı kullanımı, etringit oluşumundan dolayı onların bozulmalarını hızlandırmaktadır.

- Harç ve sıvalar içinde agrega olarak kullanılan tuğlalar genelde açık veya koyu kırmızı renktedir.

- Horasan harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlalar, hamam yapı tuğlaları ve günümüz tuğlalarından daha gözeneklidir.

- Harç ve sıva içinde bulunan gözenekli tuğla agregaların, karbonatlaşmış kirecin su ile çözünüp, çökelme süreçlerinde oluşacak bozulmaların önüne geçerek onları daha dayanıklı hale getirdiği söylenebilir.

- Horasan harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlalar, hamam yapı tuğlaları ve günümüz tuğlaların temel ham maddesini kuvars, albit ve potasyum feldispatlar oluşturmaktadır. Horasan harç ve sıvalarda agrega olarak kullanılan tuğlaları yapı tuğlalarından farklılaştıran en önemli özellik içerdikleri amorf malzemelerin daha fazla olmasıdır. Bunun kaynağı üretimde kil minerallerince zengin doğal ham madde kaynaklarının kullanılmasıdır.


- Amorf malzemelerin, varlığı tuğlalara puzolan özelliğini vermektedir. Günümüz tuğlaları yüksek sıcaklıklarda pişirilmekte (900ºC ve üstü) ve bunun sonucunda amorf yapılar bozulmaktadır. Bu oluşumlar tuğlaların puzolanik özelliklerini azaltmaktadır.

- Tarihi yapılarda kullanılan tüm yapı tuğlaların puzolanik olduğu ve horasan harç ve sıva hazırlanmasında kullanılabileceği görüşü doğru değildir.

- Kullanılmadan önce su ile temas etmemiş haldedirler.

- Suda çözünen tuzları içermemektedirler.


uzaktan bakınca cok basıt gıbı gorunen bu harc durumu malesef cokda basıt degılmıs
anlayan anlamıstır herhalde
herkezın kafasında bır horasan varda horasan hangı horasan ıste bunu bılmek zor

arkadaşlar horasan aşağı ,horasan yukarı...antik devirlerde kullanılan harçlar sadece horasanla sınırlı değil..bilgi genişledikçe en iyiye doğru yürünmüş..bazı yerlerde karşılaştığım 3000 yıllık horasan gibi yorumların gerçeği yansıtmadığını anlatmanın boynumuza borç olduğunu hissettik..

içinde kullanılan bağlayıcı ve dolgu maddesi cinslerine göre değişik isim alan antik yapıştırıcılar konusu inşallah açıklığa kavuşur...

Antik dönemde ustalar harç ve sıvaların dayanırlıklarını arttırmak için harcın içine kan, yumurta, albümin, peynir, reçine gibi organik veya pişmiş toprak gibi (Kırılmış ve öğütülmüş olarak ) inorganik maddeler eklerlerdi. Bu maddelerden bazıları sertleşmeyi sağlamak, bazıları sertleşmeyi geciktirmek, bazıları ise sertleşmeden sonra dayanımı arttırmak için kullanılmıştır. Bazı yerlerde ise saman, bitki lifleri, hayvan kılları hatta insan saçı kireç ve alçı sıvalarda bağlayıcı olarak kullanılarak dayanıklılıkları arttırılmıştır. Dolgu maddeleri olarak ise kum, puzzolana, kırılmış taş, mermer ve tuğla parçacıkları kullanılmıştır. Harç ve sıvaların dayanımları dolgu maddelerinin ebatları ve kalitesiyle yakından ilgilidir.

Horasan harcı


Kullanılan malzemelerin direncini arttırmak için malzemenin içine yumurta akı, kan, peynir, reçine, pişmiş toprak gibi katkı maddeleri katarak meydana getirdikleri harçtır. Bazı uygulamalarda saman, bitkisel lifler, insan kılları vb. bağlayıcı maddelere karıştırılmış, dayanıklılığın artması amaçlanmıştır. Horasan harcı olarak bilinen harç, içinde pişirilmiş ve öğütülmüş toprak ürünleri katılan bir malzemedir. Bazı uygulamalarda kireç, kum ve çakıl karışımı da görülür.

Alçı harçlar


Harçların hazırlanmasında kullanılan diğer bir bağlayıcı malzeme alçıdır. Günümüzden 4.500 yıl önce Mısırlılar, piramitleri, yaklaşık 2 ile 45 ton arasında değişen taş bloklar ve alçı harcı kullanarak inşa etmişlerdir. Alçı harcının bu inşadaki fonksiyonu bağlayıcılık olmayıp taş blokların düzgün yerleşmesinde sürtünmeyi azaltmak olmuştur.

Kireç harçlar


Antik dönemlerde çimentonun bulunmasına kadar geçen sürede, kireç yapıların inşalarında kullanılan en temel bağlayıcı malzeme olmuştur. Kirecin elde edilmesinde kullanılan ham madde kireç taşlarıdır

Roma betonu


Roma betonu (opus caementicium) modern betona benzer ve agrega (kum, çakıl, kırmataş), bağlayıcı malzeme ve suyun karışımından meydana gelen yapay bir yapı malzemesidir. Agrega aslında çakıl, iri taş-moloz ve tuğla parçaları gibi bir dolgu malzemesidir. Bağlayıcı ise, ıslak agrega (sulandırılmış) ile karıştırılıp, kuruduğunda sağlam bir malzeme meydana getirir. Birçok malzeme, hatta çamur (kil) dahi bağlayıcı madde ve harç olarak kullanılabilir. Tarihsel olarak kireç veya alçıtaşı bağlayıcı madde olarak kullanılmış, moloz taşlarla karıştırılıp kuvvetli bir harç (kireç harcı) meydana getirilmiştir. Roma’nın bu temel yapı karışımına katkısı, birincil bağlayıcı olarak, İtalya merkezinde Baiae yakınlarında ve Vesuvius Dağı'nın eteklerindeki kentlerin çevresinde bulunan özel bir volkanik toz olan Pozzolona’yı (puzolan) ilave etmesidir.

Pozzolona


M.Ö.150' lerde keşfedilen özel bir volkanik toz olan Pozzolona sayesinde Romalılar su altında da uygulama yapmıştır. Genellikle kireç ile karıştırılan puzzolanın su altındaki uygulamalarda saf hali kullanılmıştır. Puzzolona, agrega ile birlikte çok kuvvetli bir harç oluşturur. Roma İmparatorluğunun büyük bir bölümünde benzer volkanik tozlar bulunmamasından dolayı bu yerlerde yerel malzemeler (alçıtaşı veya kireç) bağlayıcı madde olarak kullanılmıştır.

Agrega


Kum ve çakıl (veya kırma taş) karışımı olarak bilinir. Genellikle büyüklüğü 1-4 mm arasında olan agrega kum olarak, 8-31,5 mm arasında olan agrega ise çakıl olarak adlandırılır. Agrega aslında bir dolgu malzemesidir ve doğal veya yapay olabilir. Doğal agrega, kum ocaklarından, dere yataklarından ya da deniz kıyısından elde edilir. Yapay agrega ise taşların, bu iş için üretilmiş araçlar (konkasör) ile kırılmasıyla mekanik olarak üretilir. İnşaat mühendisliğinde beton harcından yol kaplamasına kadar çok geniş bir kullanım alanı vardır.
________________

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder